Tabii ki İstanbul şehir rehberi olan http://www.sehriye.com/ dan bahsetmiyoruz arkadaşlar daha tarifi okumaya başlamadan eller havaya mekanı aramayalım lütfen. Çünkü bence şehriye adı alan şey tekerlekten sonra insanlık tarihinde ulaşılan en buyuk icat ve yanlışlıkla şeyriyeli pirinç pilav yapmak için kızgın yağa atacağınız epi topu 1 kaşık şehriye yerine elinizden kayan kavanozun hikmetine uğrayarak hepsini dökerseniz işte bu yemeğin ilkel versiyonuna ulaşmış olursunuz. Daha sonra benim gibi “aaaa insanlar bundan etli pilav bile yapıyormuş, ben niye keşfetmemişimki” diye düşüncelere dalaraken damağınızdaki şehriye tadı için önce tekerleği bulan ilk insanlara sonra da elinizden kayan kavanoza teşekkür edersiniz. Bu şehriyenin arpası var, teli var, yıldızı vari harflisi var lakin bize şu an lazım olan arpa şehriye çünkü bu pilavı tel şehriye ile yapmak bence şehriyenin doğasına hakarettir, sordum şehriyelerin her birine tek tek onlar bile; “tel sehriye gitsin pirinçlerin arasına karışsın!!” dediler. Yüzsüz bunlar ayol !!!
Şehriye ister arpa olsun, ister tel, mutfaktaki yeri söz konusu olduğunda ben bir makarnayı, bir erişteyi eşdeğer tutamıyorum bu lezzetle. Aslında temel olarak buğday ununun yoğurulup hamur yapılmasından sonra şekilli olarak kesilip kurutulmasıyla yapılırmış. Uzun uzun okurum dereseniz buradan okuyabilirsiniz, yok ben uzun olanını almayım derseniz ben kısaca özetleyim;
Bir teoriye göre bu kurutulmuş hamur parçalarını ilk kez kullanan Ortadoğulularmış ve Araplar hamuru kesmeyi ve kurutmayı keşfettiklerinde böyle bir gıdandan Avrupalılar’ın henüz haberi yokmuş. Avrupalılar, hamuru kesip kurutmayı ancak Orta Çağ geldiğinde yine Araplar’dan öğrenmişler ki bu da İtalya’nın bu kesilmiş hamura düşkünlüğünü tetikleyerek makarna cenneti olmasını sağlamış.
Lakin geçtiğimiz yıllarda ulaşılan başka bir bilgiye göre de, şehriyenin tarihiyle ilgili bildiklerimiz gayet de alt üst olmuş durumda!!! Çin’in kuzeybatısında yapılan arkeolojik kazılar sırasında Sarı Nehir denen bölgede bulunan tel şehriye bundan yaklaşık 4000 yıl öncesine aitmiş. Bir kap içinde kalmış olan tel şehriye çok iyi muhafaza edilerek günümüze kadar gelmiş.
50 santim uzunluğundaki sarı renkli bu şerit, şehriyenin tarihine yeni bir boyut kazandırmış. Aynı zamanda bize şehriyenin tarih boyunca buğdaydan yapılmadığını da ispatlamış, çünkü Çin’de bulunan şeridin sarı olduğu ve mısır unundan yapıldığı söyleniyormuş. Resim kaynağı; National Geographic News
İster mısırdan ister buğdaydan olsun böyle bir şey varken pirinç pilavı, bulgur pilavı nasıl hala pilav denince akla ilk geliyor vallahi aklım almıyor. Koy içine parça eti sonra gel keyfim gel.
Her tarifde olduğu gibi bunda da dikkate etmemiz gereken en birinci husus şehriyeleri kavurarak yapacağımız için “yanmayacak kadar kavurulmuş olacak, sadece pembeleşmiş olacak, şehriyeler siyaha dönmeyecek”’dir ve bence şehriyeyi lezzette makarnadan ayıran da bu kavurma işlemi olacaktır. Hemen sayalım;
Malzemeler,
1 çay fincanı şehriye
200 gr haşlanmış kuzu dana karışık kuşbaşı et*
2 yemek kaşığı zeytin yağı
2,5 su bardağı su
Tuz
Etlerimizi öyle kavuralım da lezzete gelsin derseniz vallahi yanılırsınız, sağlıklık olsun diye hem dana, lezzetli olsun diye de hem kuzu kullanıyorsak bence ikisini de atalım düdüklüye ½ çaybardağı su ile 15 dakika fışlasın hazır olsun.
*Size daha pratik bir parça et kullanma rehberi sunayım; Ben parça eti marketten alır almaz (kuzu-dana karışık alırım genelde ½ kg kuzu +1 kg dana şeklinde) eve gelince atıyorum düdüklüye, çok az su koyup (1 su bardağı kadar) 15 dakika pişiriyorum. Soğuyunca bölüyorum buzluk kaplarına suyuyla birlikte, atyorum buzluğa. Pişireceğim hangi yemeğe koyarsam koyayım, kavurma bile yapsam bu pişirilip hazırlanan etlerden kullanıyorum, hem pratiklik, hem lezzet olarak harika oluyor.
Tencerenize zeytin yağımızı ve şehriyemizi koyup şehriyeler pembeleşinceye kadar kavuruyoruz. Kavrulunca haşlanmış etimizi, tuzumuzu, 2,5 su bardağı suyumuzu ekleyip, suyu tamamen çekinceye kadar ağzı kapalı kaynatıyoruz. Bu süre bana çok uzun geldi bilmem kokunun lezzetinden karnım daha da acıktı da ben öyle hissettim. Açlığımı yatıştırmak için de aşağıdaki Çankırı yöresine ait türküyü söyleye söyleye dolandım evde;
“Şehriye koydum tasa kzı annem Doldurdum basa basa kız annem Benim pilavım çok güzel kız annem Biraz da çabuk pişse kız annem Hop ninnayı ninnayı kız annem Ye oynayı oynayı kız annem”Pişince yanına da 2 kaşık koyun yoğurdu ekleyip kaşıklayabilirsiniz, ben öyle yaptım, açlıktan salata yapmaya sabrım kalmadıysa da yoğurt koymaya kafam çalıştı en azından…