Karadut reçelli kek

Kek mi? Hangisi? Macarca mavi demek olan mı? Yemlemesi kolay insan türü olan mı? Yoksa kabarık ve süngerimsi dokusu ile tatlı hamur işi mi?

Evet işte o!!

Güzel günlerimin vazgeçilmezi, tatlı krizli gecelerimin bir numaralı elemanı. Ne derseniz deyin insan evladına fırını icat ettirip ilk keki yaptıran şey de bir an önce tatlı yemeliyim saplantısı olmalı. İçine ne atarsak atalım oluyor, temel maddelerini iyi çırpalım (un, şeker, yumurta) yeter.

reçelli kek

Çok fonksiyonlu… Hastaya bile yesin de iyi olsun diye götürülür. Anne günlerinin kısırdan sonraki ilk baş tacı, uğruna çeşit çeşit kalıplar tasarlanan evrensel bir güzellik. İç açıları toplamı 180 derece olan üçgenin sivri uçlarının aksine 180’C de optimal kavislenme eğilimindedir ve muhteşem göbek yüksekliğine ancak bu kıvamda ulaşır. Söz konusu kek olunca o yuvarlak hatlara, o lezzetli tatlara şahit olup ta 180’C’nin hastası olmamak mümkün mü? Daha pişmeden bulamaç halindeyken bile inanılmaz lezzetli değil mi ki? Kalıba boşaltıldığında çırpma kabının dibinde kalan kısmı şu yaşına rağmen parmaklayarak yalayan bir ben mi varım aranızda Allah aşkına?

Kek bu boru değil. O kadar hoşgörülü ki içine ne eklerseniz kabul ediyor; ceviz olur, limon kabuğu, çikolata parçaları, havuç olur… Bazıları üzüm koyar, kakao ekler rengini değiştirir; bazıları gazozlu yapar; bazıları da renkli minik bonibonlar ekler. Fındıklı, muzlu, çilekli, portakallı, cevizli, bademli, incirli… Bunlardan hangisi damak zevkinize hitap ediyorsa onu seçerseniz, canınız o an nasıl bir şey istediyse onu yapmanıza yardım eder kek. Soslusu vardır mesela, çocukken ıslak kek derdik biz ona, şimdilerde brownie diyoruz. Kişisel tariflerle farklı kişilerin elinden farklı farklı lezzetler çıkar ve bence herkesin keki kişiseldir. “Bilin bakalım kekin içine ne koydum?” sorusuyla kafaları karıştırıp “düşünün siz ama hayatta aklınıza gelmez” diyerek ahkam kesenlerin bizleri bir iki kıvrandırdıktan sonra lokum koyduğunu itiraf ettiğine de şahidim. Duygusalım keke karşı haklısınız. Bu duygusallık sadece ben de değil üstelik, pek çok arkadaşta var. Aa siz duymadınız mı yoksa? Ergenin kalbine giden yol midesinden geçer diye düşünerek ve “insan neler yapar isteyince, bu bişey değil düşününce” diyerek şarkı yapanlar, abartıp uğruna kek yapmayı sevgi ifadesi sayanlar var…

Yok, yok tuzlu olanları ben “kek” sınıfına dahil edemiyorum. Bu tuzlu peynirli karışımın kalıba döküldükten sonra kek çırptığımız kapta kalan kısmını parmaklasamda tadından hoşlanmamamdan mütevellit olsa gerek. Ya tamam bu istemem, kabul etmem, oynamam tavırlarım yüzünden benim huzsuz biri olduğumu düşünebilirsiniz ama inanın öyle değil. Annem bile ben küçükken inadımla başa çıkamadığında “kim demiş benim kızım huysuz diye? Bin türlü huyu var onun” derdi.

Bu huylarımdan birinin içine dahil olduğunu düşünerek peynirli ve tuzlu kekleri kekten sayamıyorum dahası hiç sevmiyorum. O halde ben gayet tatlı ve bir o kadar da yaratıcı tarifler ile çeşit çeşit keki deneyip deneyip paylaşabilirim sizler ile. Nasıl olmasın ki? Sobalı uzun kış gecelerinde ”Bir kek çırpıvereyim de çayla yeriz” cümlesini defalarca duyduğumdan mıdır nedir, yıllaraca sadece çırpıverince hazır hale geldiğini sandım kendisinin. Çünkü annem kek yaparken, kız çocuğu olarak ben ona kendimce yardım ederdim, yardım dediysem işte kabartma tozunu uzatırdım, o çırparken un dökerdim falan. Herkes gibi annem de bilirdi o açık sarı renkli karışıma bir şekilde ulaşma yolumun o çırpılan kaba ben ne kadar yakın olursam o kadar kolay olduğunu ve ben parmak soktukça, mikserde kalanları yalandıkça, keki fırın kabına dökünce çırpma kabında kalanları kaşıkla kazıdıkça “yeme karnın ağrır” diye korkutmaya çalışırdı beni. Yine de direnirdim, azıcık da olsa o karışımdan mutlaka parmaklardım. Hiç bu sebepten karnım ağrımadı bunu da belirtmeliyim.

Ben kekin sıvı haline yoğunlaşmış bir çocukluk geçirirken ve annemden de elimde mikser, koltuğumun altında da çeşit çeşit kek tarifleri ile doğmamışken, yenebilecek kıvamda kekler yapabilmem yıllarımı aldı. O ”Bir kek çırpıvereyim de çayla yeriz” cümlesinin ardından gerekli olan pişirme eyleminin ayarını tutturuncaya kadar hamurunu cıvık yapıp, taşırıp fırın tabanını cıvık hamurla doldurmam mı dersiniz, bütün evi mis gibi kokutan şeyi yiyemeyeceğin gerçeği ile yüz yüze kalmamı mı dersiniz, yaklaşık bir saat boyunca mutfağın ortasına hamur bombası patlamış görüntüsünü elde etmek için uğraştığımı mı dersiniz, hamur olsun benim olsun gerekirse parmaklaya parmaklaya yerim mütevaziliğinde olmana rağmen kalıptan çıkamayacak kadar dibini tutturduğumu mu dersiniz, sıcak sıcak yiyeceğim diye kalıptan çıkarmaya acele edip parçaladığımı mı dersiniz, başımdan milyonlarca macera geçti, çırpılan ben oldum ve fark ettim ki derin olan kalıp değil, kabarmayan hamurdur.

Benim bütün bu beceriksizliklerime rağmen kek yapmanın yatıştırıcı özelliğini keşfettiğimden beri, “kek candır!” diyorum. Yumurtadan nefret eden kişilere bile şeker ve yumurtayı köpürtmek büyük bir zevk verir, yağı eklediğinizde yumurta ve şekerin içinde parçalara ayrılmasını seyretmek muhteşemdir. Sütü eklersiniz, o an elinize yüzünüze sıçrayan karışım kadar hiçbir şey güzel gösteremez sizi. O sıçrarken kahkahalar eşliğinde gülmekten tepeden tırnağa kek hamuruna sıvanıncaya kadar müdehale edememenizin tek sebebi kek yapmanın yatıştırıcı özelliğinden gelir. Kapta kalan sıvının içine puf diye döktüğünüz un, havaya doğru uçuşurken ruh halinize paralel bir görüntü oluşturur fark ettiniz mi hiç? Vanilya ve kabartma tozunun öncelikle unun içinde karıştırılması, homojen bir karışım elde etmenizi sağlar. Yani davul bile davulcusuyla müsemma lafını hatırlatır şekilde her malzeme önce dengiyle acele etmeden, yavaş yavaş karıştırılır, yaşamak gibi sakin bir şey sanki…

Canımızın istediği meyveleri ya da kakaoyu karıştırmak ise en zevkli kısmı. Bir ilişkinin cicim ayları gibi… Büyük bir memnuyiet, hoşgörü ve incelik…

Karışımı kalıba dökerken sevdiğiniz bir şarkıyı mırıldanırsanız pişerken sıcak fırında yankılanmaya devam eder sesiniz, çıkardığınızda bir bakmışsınızdır ki her zamankinden daha lezzetli olmuş kekiniz.

Önceden ısıtılmış fırınınıza sizin yapmış olduğunuz bu lezzetli karışımı atıp nasıl kabardığını seyrederken, karıştırma kabında kalanları kaşıkla kazıyarak yalama vakti gelmiştir mesela.
Gün olur hiç bir sebep bulamazsın gülümsemek için, kalkar basit bir kek yaparsınız, siz yaparsınız, mutlu olursunuz. Pişerken kokusuyla doyarsınız. Sevdikleriniz yerken siz onları izlersiniz, beğenip beğenmediklerini anlamaya çalışırsınız, hep de beğenirler, severler çünkü sizi, siz olduğunuz için, sadece kek yapabildiğiniz için değil.

Nereden geldim buralara şu an bilemedim ama yaşarken mola vermek gibi bir şeydir kek yapmak, kendi yalnızlığımda baş başa kalıp boğulmadan önce tarifi versem iyi olacak…

“insan neler yapar isteyince,
bu bir şey değil düşününce,
ben de tarifi öğrenince”

Malzemeler;
1 su bardağı şeker (200 gr 800 kcal)
2 yumurta (160 kcal)
1/2 su bardağı süzme reçel (evdeki karadut reçelinin tanelerini ayırdım) (4 yemek kaşığı diye düşünürsek 280 kcal)
1/2 su bardağı reçeli sulandırmak için ılık su
125 gr tereyağı (oda sıcaklığında cıvımış yada benmari usulü eritilmiş) (925 kcal)
1 su bardağı ayran (76 kcal)
2,5 su bardağı un (320 gr un 1180 kcal)
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu

reçelli kek

Yumurta, vanilya ve şeker bembeyaz ve köpük köpük oluncaya kadar çırpılır. Yağ eklenip çırpılmaya devam edilir. Ayran eklenip çırpılır ve sulandırılmış reçel eklenir. Kabartma tozu ve un elenerek kek hamurumuza dahil edilir. Hiç şaşırmayın içine koyduğumuz reçele göre renkli ve biraz cıvık kıvamlı bir hamur elde edeceğiz. Benim keklerim morumsu biz renk oldu.

reçelli kek

Top kek kalıplarına dökülür 180’C fırında pişirilir. Fırından çıkarttığınızda üzerine pudra şekeri ekip, süzdüğümüz reçel tanelerini de keki süslemek için değerlendirebiliriz.

Toplam kalori 3421 kcal. 14 adetten 1 taneciği 245 kcal.

Bu yazı Genel, Ham hum kategorisine gönderilmiş ve , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir