“Kim aldı bu kabak kafalıyı içeri?” demiyorsunuzdur umarım, çünkü enginar, kereviz, pırasa sevmeyen insanların ortak sevmediği bir sebzeye daha şarkılar söyleye söyleye, muhteşem ve bir o kadar da sağlıklı tarif yazacağım.
Adını dağlara yazdım kabağım
Buğulu camlara kazdım.
Kışın seni bulmak zor kabağım
Hem ağladım hem aradım
Neden Sağlık diyince tatsız tuzsuz yemekler gelir ki aklımıza? Acaba bizim geleneksel yemeklerimizin hepsi bol salçalı ve bol yağlı olmasından mı, yoksa içinde et olmayan yemekleri milletcenek yemeye tercih etmememizden mi? Bu kültür içinde yetişmişken benim de pastırmadan etten uzak durmamın gerekeceği günlerin olması her ne kadar koysa da, böreklerden muffinlerden hemen sonra sağlıklı beslenme tarifi vermeye başlamalıydım. Neden olacak onları yiye yiye göbeğim ve popom yanımdaki ikiz kardeşim kadar oldu ve yaz geliyor, denize gidicez, bikini giycez, ve korkarım dalış kıyafetlerime bile sığamayacağım bu gidişe dur demezsem, of off!!
Bir tarihin sayfaları arasına dalalım, bir iki gırgır yapalım sonrada bence yumuşacık süt tadan, hafif mi hafif gıdamız (çünkü büyük kısmı su) kabaklı (yeşil olan) bulgur pilavımızın tarifini verelim.
Dünya tarihinde ilk işlenen gıdalardan biridir bulgur ve tahmin edersiniz ki tarim demek buğday demek, buğday demek de ekmek, börek, baklava, simit, poğaça, mama, çorba, ve daha pek çok temel gıda demek. (Tabii ki de simit bir memurun temel gıdalarından biridir.) E doğal olarak buğdayın işlenmesi keşfedildikten sonra protein deposu olduğunu da biliyormuş ki Moğol İmparatoru Cengiz Han, seferlerinde ordu erzaklarının arasında yer almış. Bu işleme şimdiki gibi kimyasallar ile işleme değil, bildiğin buğdayın toplanıp, kabuklarından ayrılıp, kırılıp, haşlanıp tekrar kurutyulması. Başka var mırdır bilmiyorum buğday gibi haşlanıp kurutulduktan sonra tekrar lezzet çeşitliliği yaratılan böyle doğal gıdalar.
Hatta bundan çok önce MÖ 2800′de Çin İmparatoru Shen Nung, bir bildiği varmış ki bulgurun ana maddesi olan buğdayı; pirinç, darı, arpa ve soya fasulyesiyle birlikte beş kutsal bitkiden biri olarak belirlemiş. İmparatordan çok çok sonra eski Babil, Hitit ve İbrani halklarının, Mısırlıların ve Doğu Akdeniz’de kurulu diğer uygarlıkların da MÖ 1000 yılında pişirilip kurutulmuş buğdayı kullandıkları belirlenmiş ve yarı kaynatılıp güneşte kurutulmuş buğdaydan elde edilen ve “burghul”, “burghoul”, “balgour”, “boulgur” gibi çeşitli şekillerde yazılan gıda maddesi İncil’de bile geçmekteymiş.
Kabağa gelirsek; bir kere kendisi kelimelere dökülemeyen bir lezzete sahip ki bu sebepten seveni pek yok. Nasıl ki tanımlayamadığımızı sevdiğimizi iddia edemezsek bunu da seveninin çok olamayacağı gayet mantıklı geliyor bana. Ne salatalık, ne karpuz ne de kavun gibi tadar, ama üçüne de benzer hem şekil hem lezzet olarak, bunlarla aralarındaki en büyük farklılık ise kabağın genelde pişirilerek yenen bir sebze olmasıdır. (hadi salatalık sebze de kavun-karpuz da sebze miydi ki? teknik olarak meyve galiba) Kabuklarıyla pişirilmez pek ama soymaya çalıştığınızda da elinize ne olduğunu anlamadığınız vıcık vıcık bir sıvı bulaşır. Bence bunu yüzsüzlüğünden yapar. Her yemeğe girmeye çabalar, her lezzete eşlik etmek için heveslenir, sanki bana domates!! Hele bir de mücvere suç ortağı olmaz mı vay bana vaylar bana. Yakın akrabalarının (kavun, karpuz ve salatalık) lezzetini görsek bari onda ama yok. Birde bunlar doğal ve rengarenkler, oysa kabağın yenebilmesi için pişmesi, direnci kırılsın diye acı çekmesi ve yumuşak bir hale gelmesi gerekir ki zaten bu cıvıklığı da kim sevsin. Zaten onun için ağızda bıraktığı bu peltemsi hali kapatsın diye bir şeylere bularız, yutmamız kolaylaşır. Bu hallerinin hepsiyle girişimci fakat hakiki halktan bir sebzedir. Proleter yanı da yok değil yani. Sebler arasındaki en garibandır mı deseydim acaba? Şimdi düşündüm de, insanın başına patlar, saçı kısa kesilen buna benzetilir, beyaz donla denizden çıkan amcaların poposuna isim olarak verilir, soyulur,oyulur, ama dünyada 280 den fazla türü varmış ki bubun 100 tanesi Türkiyede yetiştirilebiliyorken işe yarar diye adından baksedile ben sadece bal kabağı, yemeklik kabak, su kabağı, süs kabağı olmak üzere 4 çeşidini biliyorum ki o da Kızılderelilerden alıp Avrupa’ya taşıyan kaşifler sayesinde. İyi ki de getirmişler çünkü temizleyici özelliği var toprağa bilel kabak ekildiği zaman kimyasallardan temizlermiş e doğal olarak vücudumuz da da temizlik yapıp bir nevi antitoksin özelliği gösterir. Hatta sinirleri yatıştırdığı bile ispatlandı.
Genel üzerinde düşünülenleri yazılanları harmanlayarak aktardım lakin bana sorarsanız sebzelerin şahı enginar veziri kabaktır. Bu kadar her yere girme her şeye maydonoz olma eğiliminde olan bir sebzenin her şekli mi güzel olur? (Belki de ben çok güzel pişiriyorumdur, orasını bilemem ama siz hiç benim elimin değdiği kötü bir şey gördünüz mü?)
Kızartıyorum yoğurtla birlikte çıtır çıtır cips misali, haşlıyorum zeytinyağı sarımsak ekleyip on numara lezzet elde ediyorum. Mücvere azıcık değindik yukarda ki her çatalda ayrı bir lezzet. Oturup 5 kilo yesem doyduğumu anlamadığım kadar var yani. Tembelliğimden vaz geçtiğim anlara denk gelirse oyuyorum, içine pilav koyuyorum mis gibi kabak dolma. Bi büyük abiyi misafir ediyorum masamda yanında sarımsaklı yoğurt ve kabakla muhteşem bir meze. Hadi hepsini boş ver daha kabak olmadan bunun çiçej hali ile yapılanlar var ki o bile yeniyor arkadaş var mı böyle başkası? kabak çiçeği dolması, kabak çiçeği kızartması denemedim ama listemde hep deneyeceğim günü beklemekte. Sanırım sadece ben böyle düşünmüyorum, Aşık İmami’de benim kafadan olmalı ki bunları demiş;
Hastaları dinceldir,
Yaşlıları genceldir,
Hele hele de benim gibi şişkoları inceldir
Emmolu aklın varsa aman ha aman Gabak ye
Gabak deyip de vazgeçme…
Tarifi denerken dinlemek için için buyrun;
http://www.dailymotion.com/video/x8c4ma_asik-imami-kabak-hikayesi-komik_fun
Malzemeler
2 Adet bostan kabağı
1 adet havuç
1 orta boy soğan
2 Yemek kaşığı zeytin yağı
1 Çay bardağı bulgur
1 tutam kimyon (bulgur kolay sindirilsin diye)
Bir tutam dere otu
Tuz
İlk olarak soğanı ve havucu küp küp doğruyoruz. Zeytin yağı ile tencereye alıp sotelemeye başlıyoruz ama lütfen dikket ederek karıştıralım ki pişmeye yakalaştığında darmadağın olmasın pilavımızın renk dengesini sağlayacak olan havuç parçalarımız. İsterseniz bu aşama da garnitür konservesi de kullanabilirsiniz ama bence kalori değerini yükseltip ayva göbeğimizi fıçı göbek yapmayalım. Malzememiz hafif pişme kıvamına varıncaya kadar 1 tanecik bostan kabağımızı alıp çizgili pijama deseni ile soyup tekerlek biçiminde dilimliyoruz.
Kavrulma işlemi tamamlanan havuç ve soğan ikilisine bulguru ekleyip şöyle bir yağa buluyoruz bu kutsal gıdayı, ve üzerine bulgurun 2 ölçü katı kadar su ekleyip kabaklarımızı üzerine nazikçe bırakıp pişmesini bekliyoruz.
Göründüğü üzere tarifte zor bir taraf yok lakin servis için gayet güzel kompozisyonlar yapabiliriz. Kıyıp da yiyebilirseniz AFİYET OLSUN.
offff dere otunun kokusu burnuma doluştu misss miiissss..üstüne sarımsaklı yoğurt da olurmuuuu???