Dün gece canım tatlı istemeye başladı ve belli ki bu istek beni gece uyutmayacaktı. Tamam ben iradeli bir insan olduğumu savunurum ama hep mi gece gelir bu istek Allah aşkına!! İşin kötüsü yavaş yavaş o an içinde bulunduğum durum “tatlı krizi” gibi kaotik bir olaya doğru yürüyüşe geçmek üzereydi. Bu sanki biraz pisboğazlığın iradeye baş kaldırısıydı ve tam olarak bir isyandı!!!!
“Tatlı krizi” olarak yorumladığım şey pek tabi vücudumun şımartılmaya ihtiyacı olduğu an ve kesinlikle bunu bana böyle çarpıtarak söyleyen de nasıl çalıştığına bir türlü akıl sır erdiremediğim “beynim”. Lakin ben niye bunu bile bile lades diyorum vallahi bilmiyorum. Oysa vücudum sadece hoşlanacağı bir şekilde ödüllendirilmek istemekte ve galiba tatlı da en şımartıcı ödül! “Olmazsa olmaz”, “tatlı yemezse şuracıkta ölecek yavrucak” değil tabii ki ve böyle durumlarda kan şekerim de “genellikle” sapasağlam yerinde duruyor.
Çünkü biliyorum ki kan şekerim gerçekten düşmüş olsa:
Birincisi: O kan şekeri mideme tatlı iner inmez yükselmez!
İkincisi daha da basit: Yemekte kullandığım şeker ile kandaki şeker aynı şeker değil ki! Yediğimiz şekerler öncelikle midemizde sindirilir ve sonra kana verilir. Yani yediğimiz tatlı çok çok uzun zamanda kana karışıyor!
Bütün bu “bilinçliyim ben” tavrıma ve gecenin o saati olmasına rağmen az sonra parmaklarım kıpırdanmaya başlayacağını, sonra gözüm dönmüş olarak dolaplarda bulduğum, içinde küçücük de olsa şeker zerresi ihtiva eden herhangi bir yiyeceğe saldıracağımı biliyordum. Bu iç isyanımı bastırmaya çalışırken en masum sorulara bile “sana ne ulan!” diye cevap verdiğimi sansam da ağzım dolu iken konuşmaya çalıştığımdan sadece “homur homur” gibi sesler çıkartacağımı, bunun bir cevap olmadığını ve kimsenin de ne dediğimi anlamadığını fark ettikçe daha çok sinirlenip sorulara tahammül etmeye direncimin kalmadığını hissedeceğimi de biliyordum. Hep diyorum aslında bir acil durum paleti hazırlasam, içine tatlı bir şeyler koyup dolabın bir köşesine saklasam. O da olmaz ki, bu ruh hali içinde sakladığım yeri de bulamam!!
Benim tatlı krizim muhakkak çikolata gerektirmediğinden, iyisi mi ben kalkıp gece gece kek yapayım dedim. Hem bu eylemi gerçekleştirirek biraz kendimi oyalamış oldum, hem de dolaba baktım iki tanecik muz var, dedim ki muzlu kek yapayım.
“Hani muzu neresinde bunun?” diye soracak olursanız, tarif defterime ne zaman ve nereden yazdığımı bilemediğim, hatta tarife de” bu ne lan böyle kek tarifi mi olur” dediğim bir “muzlu kek” için kullandığım malzemeleri saymaya başlayayım.
Üzeri için;
50 gr pudra şekeri (192 kcal)
Hamuru için;
2 yumurta (160 kcal)
1 su bardağı şeker (170 gr 680 kcal)
2.5 su bardağı un (320 gr 1180 kcal)
1 yemek kaşığı limon suyu
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı süt (tarifte çay bardağı idi, unu koyunca mikserin karıştıramayacağı kadar katı oldu hamur, 1 çay bardağı süt daha ekleyerek kıvamını akışkan hale getirdim) (114 kcal)
1/2 su bardağı ceviz (1 su bardağı idi tarifte, abartmaya gerek yok canım) (40 gr 280 kcal)
2 muz (benim muzlarımın ezik hali kasede göründüğü kadarcıktı, muzlar minnacık ve yeşil yeşil olmamalı sanırım, not aldım büyük ve tatlı muz ile yapılmalı) (200 kcal)
125 gram margarin ya da tereyağı (oda sıcaklığında beklemiş yazıyordu tarifte, benim sabrım yoktu benmari usulu erittim çaydanlık buharında) (925 kcal)
Sütü bir cezvede birazcık ısıtıyoruz. Kaynamadan altını kapatıp içine 1 kaşık limon suyunu ekliyoruz. Aaaa o da ne süt kesildi. MFÖ’den “Bu ne biçim hikaye böyleee” diye şarkımızı söylemeyi başlamadan, ki sözleri de tam bu duruma uyuyor;
Başarısız olduysan oldun (Ay süt kesildi n’apcam ben şimdi) Yıkma kendini zaten yorgunsun (işten de geç geldim eve zaten oldu mu üstüne bu şimdi) Ya bu deveyi güdersin ya bu diyardan gidersin (ama tatlı yiyecektim ben, yapmaya devam mı etsem?) Ya vazgeçer unutursun (boşver devam edeyim vazgeçersem krizle başa çıkamam) Ya da yolun açık olsun (amaan pilavdan dönenin kaşığı kırılsın) …Bu ne biçim hikaye böyle (hakikaten ne biçim tarif?) Hasta mısın nesin bana söyle (burası tam uyuyor),
Okumaya devam edin lütfen. Evet gerçekten öyle olması gerekiyor. Tarif defterime yazmamışım bunu böyle olması gerektiğini hatta tarifi okurken de “bu ne ayol sıcak süte limon eklenince kesilmez mi?” diye kendi kendime sordum, eyleme geçince gerçekten öyle oldu. İnadım inat, keki yiyeceğim ya “bu sütte bi problem varmış galiba” diyip o sütlü limonu döküp yeniden yaptım. Gene kesildi süt. Demek ki öyle olacak dedim en sonunda ve devam ettim. Zaten öyle olması da gerekiyormuş. Hemen yorum yapmayın sonuçta çökelek yapmak için de sütü limon yada sirke ile kestirerek işleme başlanıyor. Bir sorun olmadığına ikna ettim kendimi ve peşinden bunları yaptım;.
2 tanecik muzumuzu bir kasede ezidim. Ben kararır sanmıştım bekleyince ama muz kararmaya fırsat bulamadan keke ekleyeceğiz, sadece hazırladık.
Cevizimizi dövüp minicik minicik yaptık. (Toz haline gelmeyecek)
Bir kapta yumurta şeker ve vanilyayı birlikte çırpıyoruz. Köpürüyor, kabarıyor ve bem beyaz oluyor. Tereyağı/margarin ilave edip (hani yumuşamış olması gerekirken benim kızdırmadan erittiğim) karıştırmaya devam ediyoruz. Un kabartma tozu ekleyip (ben bunu birlikte eleyerek yapıyorum) biraz karışınca, (zaten kaskatı olyor hamur kolay karışmıyor) kesik sütlü limonu ekliyoruz. Hepsi karışınca en son ezilmiş muz ve dövülmüş cevizi ekleyip iyice karıştırıyoruz. Küçük kek kağıtlarına döküyoruz (Bunu sadece büyük kalıp/tepsi yıkamaktan hoşlanmadığım için yapıyorum, yoksa kek kalıbına da kalıbı yağlayıp unlayarak dökebilirsiniz. ). 180’C ısınmış fırında 40 dakika pişiriyoruz. (Kalıp ile ne kadar zamanda pişer bilmiyorum.)
Limon ile sütü kestirerek yaptığım kekin neye benziyeceğine emin olamadığım için her 5-10 dakikalık aralıklar ile fotoğrafını çektim. Sonra kekler pişerken birkaç internet sitesi inceledim kek tariflerinde süt yerine yoğurt, kefir, ayran vs. bulunduğunu görüp, fırındaki kekin ilerlemesini de adım adım izleyince ortaya çıkan ürünün hiç de fena olmayacağına ikna oldum. Fırından çıkıp az dinlenmiş keklerin üzerine pudra şekeri serptim.
Avuçlayarak alıp ağzıma götürecektim ki şu sözler aklma geldi;
“Tatlıyı yemeden önce mutlaka bir bardak süt içilmelidir, çünkü proteinler, şekerin kana salınımını yavaşlatırlar. Şekerin kana birden salınımı ile, yavaş yavaş salınımı arasında fark vardır. En azından size, yakmanız için biraz daha zaman verir süt. Minnacık da olsa bir tesellidir bu. Diyetisyenlerin ”sütlü tatlı yiyin bari” demelerindeki espri budur. Tatlı sütlü değilse, önden süt için.”
Üşenmedim gittim kendime bir bardak süy koydum ve o bir bardak sütle sadece 1 tanecik kek ancak yiyebildim. Buna üzülsem mi sevinsem mi bilemedim çünkü kek yapmaya uğraşmak, pişmesini beklemek yerine sadece süt de içsem olurmuş.
Daha çok kekin tadına varmak isterseniz hadi siz tanıdıksınız, yedikten sonra da sütü içseniz olur 🙂
Toplam kalori 3731 kcal. Bunu görünce şimdi iyi ki avuçlayıp yememişim dedim mi? Vallahi dedim. Bu malzemeler ile fotoğraflardan da anladığınız üzere 16 adet kek çıktı, 1 adedi 233 kcal.
Afiyet olsun.