Tarih çizgisinin başından beri Türkiye’ye özgüymüş gibi düşünsek de aslında menemen 19.yy da Orta Anadolu bölgesinde yaşayan çok fakir bir ailenin öyküsüyle çıkmıştır ortaya. Anne aç aç bakan çocuklarına bir şeyler yedirmek için bahçeden 2 biber 1 domates kopartıp, yan komşudan aldığı 1 yumurtayı da bunların üstüne kırmış, kokuyu alan çocuklar “çok acıktık” diye meledikçe, anne “melemeyin kizim, yemek yapıyorum, melemeyin oğlum, melemeyin çocuğum” dediği için yemeğin adı melemen kalıvermiş. Zaman içinde merkezin solundaki “l” de değişime uğrayıp “n” halini almış bir yumurta bulamacıdır.
Nedense menemen diyince aklıma hep “Feyyaz’sız Beşiktaş, domatessiz menemene benzer” yazan pankart geliyor. Bu tarz mizahi pankartlar hep erkek egosu ile yükselmiş maçlarda açıldığı gibi menemenin de erkek hamamına dönen evlerin vazgeçilmez yiyeceği olması bizleri şaşırtmamalıdır. Hatta diğer bir rivayette de bu menemen isminin ingilizce “man a man” (erkek erkeğe) teriminden türediğidir.
Adına uydurulmuş hikayeleri bir kenara bırakırsak menemen’in köklerine inildiğinde, ilk yumurtlamayla eş zamanlı olarak ortaya çıktığı söylenmektedir. Olmazsa olmazı domates, güney amerika kökenli bir sebze olduğundan, yumurta ve domatesin ilk buluşması bize 1700’lü yılları işaret etmektedir. Menemen’in günümüzdeki manasıyla tam olarak oluşması ise 1800’lü yılların sonlarına denk gelir. Kaynak: burada
İspanyol gemicileri, Amerika’dan domatesi getirdikten sonra, gemide domatesle yumurtayı karıştırıp pişirerek, bir yemek yapmışlardır. Rotadaki bir sapmadan dolayı, İspanya yerine İngiltere’de karaya çıkan gemiciler, limanda, liman sahibi bir adamla karşılaşırlar ve “hopp birader, yemek var, buyur gel” derler. O an aç olan ve adı Sir Alex Charliston olan bu zat, “tadı güzel de bişi eksik lan bunda”, diyip, kendi soyadını verdiği ve evinin arka bahçesinde, organik olarak yetiştirdiği biberleri ince ince kıyıp menemene ekler. İspanyol gemiciler de, madem sen bu babayiğitliği yaptın, “biberlerin adı da charliston biberi olsun” derler. Sir Alex Charliston‘da tüm efendiğiliği, kibarlığıyla,“olsun anasını satıyım ya” demiştir. Menemene son şeklini veren ve meşhur, literatüre geçmiş “ekmekle tavanın yüzeyinden ustaca menemeni sıyırma hareketi” biz Türkler tarafından dünya artistik hareketler mirasına hediye edilmiştir.
Mesela geçenlerde erkek öğrenci evinin ne demek olduğunu iyi bilen bir arkadaşa menemeni tarif eder misin dedim öylesine “soğanla arası olmayan güzeller güzeli bir kadın, sapsarı saçları, kıpkırmızı dudakları ve yemyeşil gözleriyle nice canlar yakmış bir afet-i devrandır menemen” dedi. İçimden herif sevgilisini tarif etse bu kadar içli konuşamazdı diye düşündüm. Ve bu cümle bir ikilemi gözüme gözüme patlattı. Soğanlı mı olmalı?, soğansız mı?
Herkesin kendince bir tercihi olabileceği gibi benimde “menemen yeme adabı” kurallarımın 1. si menemen soğanlı olmaz. Soğanlı yapılana da menemen denmiş olsa bile bence ona kısaca soğanlı demeliyiz ki geyik yapmayı bitirebilirsem tarif edeceğim “menemen yeme adabı kuralları” ile karışmasın. Dikkatli dinleyin sayıyorum;
- Menemen biber, domates ve yumurtadan ibaret olmalıdır. Soğan, peynir, sarımsak kıyma falan ekleyen işgüzar insanları ben sevmem, kariyerlerinde ve ilişkilerinde başarılı olduklarını görmedim zaten.
- Menemen direkt olarak pişirildiği şeyden yenmelidir. (Ekmeği kaşık gibi kullanma bakınız 6. madde)
- Menemen acı olmalıdır, fakat tamamen acı biberlerden yapılırsa da yenmez, yani en azından ben yiyemem. Biberine göre, acı biberlere tatlı biberler karıştırılarak yenilebilir seviyedeki maksimum acılığa ulaşılmalıdır.
- Menemen de her yemek gibi dostlarla birlikte yenildiği zaman daha da güzelleşir. Başkaları ile aynı tavaya ekmek banıyor olmanın psikolojik rahatlatıcı etkileri büyüktür. Bu nedenle işten yorgun argın eve dönerken apartmana girdiğinizde ortalığı sarmışsa bir melemen kokusu çekinmeyin çalın kapıları muhakkak sizleri sofraya buyur edeceklerdir.
- Yeme hızlarında herhangi bir azalma görülmediği halde biberin acılığından, ağzının yandığından yakınan kişilerin sofrada varlığı iştahı açar, keyiflere keyif katar, onlara istilacı muamelesi yapmayın.
- Her ne kadar göbek basen küçültme evresinde de olsa menemen sahanının başındaki istilacılar, diyet, çavdar, kepekli ekmekle menemen yenmez. Beyaz somun ekmeği alınmalıdır/yapılmalıdır, çünkü ekmeğin köşeleri kaşık gibi kullanılarak yenirse bu meret tadını ekmeğinden alır.
- Demir ya da bakır tavada yapılırsa çok daha güzel olur, teflonda değil.
- Menemen yapılacak domatesler horlanmamalıdır. Sevilmelilerdir, sert olabilirler, hormonlu olabilirler hatta sera domatesi olabilirler, bu onların suçu değil, aldırmayın. Kesmeden önce okşayarak güzel bir yıkayın, sakin sakin soyun kabuklarını, lütfen blendıra atmayın çok sulanıyorlar. Sert domatesin kabuklarının daha kolay soyulduğunu gördükçe onu daha da çok seveceksiniz. Yumuşak domatesin bile kabuğunu soyabilecek kadar keskin bir bıçağınız yoksa mutlaka Victorinox Domates Soyacağı edinin. Bence yüzyılın buluşlarından biridir kendisi bakınız;
- Bir de, biz bayanların savunduğunun aksine ne kadar az steril bir ortamda, az özenilerek yapılıyorsa o kadar güzel olur. Çünkü babamla balığa giderken öğrendiğim detaylardan biri de orta yaşlı, göbekli, kolları kıllı bir balıkçı amcanın, yosunlu ve kokan bir göl kenarında sabaha karşı oltaları suya bıraktıktan sonra, az önce o oltadaki kancalara solucan takan ellerini, domatesi ve biberi o çamur kıvamındaki göl suyunda yıkayıp yıkanmadığı meçhul iken, şüpheli derecede kirli görünümlü bir tavada, piknik tüpü ile yaptığı menemen; en güzel menemendir. En kral şefi gelse, bence böyle bir tadı yakalayamaz, “altı üstü bir menemen ne kadar değişik olabilir ki?” demeyin hata yaparsınız.
Diğer saydığım nedenleri es geçsek bile sadece 9. sebepten dolayı bence menemen tam olarak mütevazi bir erkek yemeğidir. Da Vinci’nin de 500 sene Önce söylemiş olduğu gibi;
“la semplicità è la sofisticazione finale”, yani “sadelik yüksek seviye kapsamlılıktır” Menemen de lezzetini sadeliğinden alır.
Malzemeler;
3 domates (ben buzlukta donduruyorum domatesleri bütün olarak, buzlukdan çıkardığımda hem kabuğu kendiliğinden soyuluyor hemde çok kolay doğranıyor),
5-6 yeşil biber (çalıston da olur)
1 yemek kaşığı zeytin yağı
3 yumurta
Tarif verme konusunda pek bir gönülsüzüm aslında herkesin menemeni kendine göredir nede olsa. Şu kadarını söyleyim;
Biberleri doğrayıp 1 kaşık zeytin yağında çevirin, üzerine doğranmış domatesi ekleyin. Domatesler iyice sulanıp piştikten sonra üstüne yumurtayı kırı verin. Kapatın kapağını yumurta katılaşsın.
Tavanın altına nihale koymayı unutmadan alın masaya, koyun yanına ekmeği, başlayın bandırmaya. Kibarlık yapıp sofraya çatal kaşık gelsin diye beklerseniz aç kalırsınız.
Afiyet olsun.