Kağıdın içinden pörtleyip fışkırmış gibi görünen bir çeşit şirinlik muskası kek ile yeniden tarihin sayfalarına, bilinmeyenin gizemine dalmaya geldim ey ahali. Ama öyle çikolatalı muzlu falan değil bildiğin krem peynirli limonlu muffin. “O ne öyle böğg” mü? Halt etmişsiniz siz!
Bu muffin kaçmaya çalıştıkça gözümün önünde beliren, rüyalarımda bıçak gibi dişleri ile beni kovalayan, “diyet de neymiş?, ayol sağlıklı beslenince sanki ne oluyormuş?” dememe neden olan gıcık gıdaların en başında yer almakta. İsmi mufin diye mi yoksa mafin diye mi okununca doğru oluyor karar veremesemde yapmaya başladığımda canımın sıkıntısını pıt diye alıp yok ediyor, her boş kaldığımda elim miksere giderken aklım da dolapta yumurta kaldı mıydı? ile meşgul oluyor. Belki de bir bakıma özünde ruh bulundugu anlayısına dayanarak yüceleştirdiğim obje kendisi. Sadece yeme esnasında zevk vermez, yaparken bile yüzümde gülümseme yanaklarımda pembeleşme meydana getirir. Koca koca kek kalıpları ile pişirip yeterince sabrım olmadığından kalıptan kekleri çıkarırken parçaladığımı kabullendiğimden beri, hep bu küçücük tırtıklı kağıtları kullanıyorum ve yerken kağıtlarını çıkarttığım her biri bana küçükken elbiselerini çıkartıp çıplak bıraktığım oyuncak bebeklerimi hatırlatıyor. Hiç birinin elbisesi yoktu benim bebeklerimin çünkü hepsini kesip dikip başka birine giydirmeye uğraşırdım ki bunu da büyük bir zevkle doğru olanı yaptığımı zannederdim ama tabii ki olmazdı. Başaramadığım içinde hepsi çıplak kalırdı. Eve yeni alınıp getirilmiş oyuncak bebeğin annemden gizli gizli elbisesini çıkartıp, bebeği bir kenara fırlatıp, kitli odadan makası araklayıp elbiseyi kesmeye başladığım anın keyfi, bu minicik muffinlerin tırtıklı kağıtlarını pıt pıt soyup, keki ağzıma atmamla aynı orandaydı sanırım. Manyak olduğumu düşünüyor olabilirsiniz, korkarım size hak vermek zorundayım.
Kendi fantastik muffin dünyamdan uyanır uyanmaz ilk iş bu güzelim gıdanın tarihçesini araştırdım ama çok net Türkçe cümleler bulamadım. Sanki sihirli bir geçmişi var da öğrenirsek bütün Türkiye’de yapılan muffinler sönecek!! Ulaşabildiğim tek bilgi burada ve ona göre de ilk Muffin’ler 10. yüzyılda Fransa bölgesinde hazırlanmış ve diğer ülkelerde Muffinler genelde İngiliz Muffinleri diye adlandırılmaktalarmış. Muffin sözü ise eski ingiliz kelimesi moofin’den türetilmiş ve ilk kez 1703 yılında kullanılmış.
Elimizin altındaki internete abanıp Gıgıl amcanın da çevirisine kendimizi yaslayarak bütün dünyada ne demişler ayol bu muffin tarihi için diye baktığımızda kaynağı öğrenilirse muffinlerin sönmeyeceğinden emin olan şu siteden söyle bilgiler elde ediyoruz;
Ekmek temalı ilgili bütün besinlerin tarihine ulaşmanın zor olması gibi muffinin kine de ulaşması zormuş çünkü bildiğimiz üzere evrensel bir gıdaymış. Tarih öncesi dönemlerden beri dünya üzerinde yaşanılan her alanda insanlar tahıl ve suyun çeşitli karışımları ile gerek ateşte pişirerek, gerek kızartarak gerek, gerek kaynatarak basit ve besleyici gıdalara ulaşmışlar. Dolayısı ile muffinler, kekler, krakerler, bisküviler, çörekler icat olarak değil gıdanın evrimleşme bileşenleri olarak görülmekteymiş.
Gıda tarihçilerinin söylediklerine göre;
1- Muffin yumuşak ekmek anlamındaki eski Fransız sözcük moufflet den gelmekteymiş. Muffin kelimesi ilk olarak 18. Yüzyılda kendini göstermeye başlamış ve tarifi 18.yylın ortalarında ortaya çıkmış. 19.yylın ortalaranda muffin adamlar (muffin satan adamlar) çay saatlerinde caddeden karşıdan karşıya geçerken çan çalarak muffin satmaya başladığında daha popüler hale gelmiş. Hatta 1840’da muffin adamların zilleri şıngırdatmaları Parlemento Yasası ile yasaklanmış ama pek çok kişi itiraz edince yasak etkisiz hale gelmiş.
2- Büyük Britanya’da muffin geleneksel hamur ile yapılan hafif dokulu yuvarlak ve düz rulo olarak bilinmekteymiş. Çoğunlukla kış ayların da ortaya çıkarmış ve tereyağlı, kızartılmış olarak yanında çay ya da meyve suyu ile servis edilirmiş. Britanya sanayi devriminin yükselişi ve Britanya İmparatorluğu’nun zirvesi olarak kabul edilen Viktorya döneminde ellerinde zil taşıyan sokak satıcıları vasıtasıyla caddelerde muffinler tepsi tepsi satılmaya başlanmış. Fakat mayalanma unsuru olarak kabartma tozu kullanılıp ve derin tenekelerde pişirildiği için kuzey Amerika muffinleri Britanyalı akrabalarınan tamamen farklıymış.
3- Amerikalı muffinler genellikle kahvaltıdan önce ya da akşam yemeğine eşlik edicek şekilde sunulurken, küçük mayalı ve genellikle şeker ile tatlandırılmış hali İngiltere’de “çay keki” olarak adlandırılmış. Muffin kelimesinin kökeninin belirsiz olduğu belirtilmesine rağmen kek anlamına gelen Low German muffe’lından aldığı tahmin edilmekteymiş. Teriminolojiye ilk kez 1703 ingilteresinde dahil olurken 1747 de Hannah Glasse yazdığı ve 18.yy boyunca yirmi kez baskısı yapılmış yemek kitabı Art of Cookery’de 5 farklı tarif ile muffin yapmaktan bahsetmiş.
İşte ben de bu gün bu hanım efendiden tam 262 yıl sonra rengarenk kalıplarının içinde ruhumu renklendirerek, sırf o kalıpları kullanabilmek için muffin pişirerek alternatif (uyduruk mu deseydim acaba?) bir tarfin altına imza atmaktan gurur duyuyorum. Ha sizin de evlerinizde muffin kalıbınız ve kağıdınız yoksa yapmaya kalkışmayın. Bu iki arkadaştan en az biri size yeter gibi gelsede kağıtsız kullandığınız kalıp piştikten sonra yıkama esnasında başınıza bela olup “Ne yapmışım ben!!” deiyerek dizlerinizi dövmenize neden olurken, kalıpsız kağıt da pişme esnasında fırın camının dışından seyreden sizlerin, sıcağı yiyip keyiflendikçe yayılıp bütünleşip büsküvi kıvamına gelen muffinlerinize müdehale edemeyeceği için saçınızı başınızı yolmanıza mahal verir. E o zamanda nerde kalır onun muffinliği? Bildiğin bisküvi olur. Kısaca ister silikon olsun ister cam olsun isterse teneke kutu olsun muffin kalıbı ve kağıdı yoksa muffin de yoktur aklınızdan çıkarmayın. Henüz parmaklarım zihnime uyup uçuşa geçen cümleleri yazıya dökmeden en iyisi tarifi vereyim.
Malzemeler;
(1 cup 240 ml, bardak hesabını kendiniz ayarlayabilirsiniz)
1+1/4 cup yoğurt
½ cup sıvı yağ
2 yumurta + 1 fıske tuz
1 cup +2 çorba kaşığı un
2 limon kabuğu rendesi
¼ cup esmer şeker
½ cup beyaz şeker
Kabartma tozu
Krem peynir ya da isterseniz labne peynir
Hindistan cevizi
Öncelikle muffin kağıtlarımızı kalıbın içine yerleştirip bir kenara bırakıyoruz ve fırınımızı 180’c ye açıyoruz.
Limonları rendemizin minik tarafı ile rendeleyip içine hem esmer hem beyaz şekerimizi katarak güzel ce yoğuruyoruz. Bu esnada mutfağınızı mükemmel bir limon aroması kokusu saracak ki sanırım bu yoğurma işlemini de tam olarak bunun için yapıyoruz. Bu güzel kokulu esansımız burnumuza burnumuza estirirken bizler de bir kapta yumurta ve bir fıske tuzu köpük köpük oluncaya kadar çırpıyoruz. Yoğurdu ekleyip çırpmaya devam ediyoruz. Daha sonra mikserin hız ayarını düşürerek yağı ekleyip hepsi homojen hale gelinceye kadar çırpmaya devam ediyoruz.
Sıvıların hepsinin karıştığından emin olunca şekerli limonu, unu, kabartma tozunu sırasıyla karıştırarak ekleyip akışkan kek hamuru kıvamında hamurumuzu elde ediyoruz. Muffin kağıtlarımıza doldurup herbirinin göbeğine 1 tatlı kaşığı krem peynir ya da labne konduruyoruz. Krem peynir ve labnenin üstten görünmeyip sürpriz yapacak şekilde ortada kalması için onları kek hamuruna gömmeyi özellikle tavsiye ediyorum.
Ben labne mi yoksa krem peynir mi daha çok yakışacak tahmin edemediğim için yarısına labne yarısına krem peynir gömdüm. Son olarak üzerine hindistan cevizi ekerek 180’C de çoktan ısınmış fırınımızda 25 dakika pişiriyoruz.
Piştiğinde elimizde cheseecake lezzetine sahip 12 adet limonlu-peynirli muffinimiz oluyor. Krem peynirli olan biraz daha tuzluca fakat akışkan, labneli olan tam anlamıyla cheseecake gibi ama daha katı kıvamlı oluyor. Uyduruk muyduruk demeyin, kaldırın poponuzu koltuktan da bir deneyin, yerken burnunuza kadar muffine gömülmezsenin ben de bi daha tarif uydurmayacağıma söz veriyorum. Çünkü benim evde limonlu peynirli muffine sulananlar oldu.
Yiyemedik ama ellerine sağlık…