Şimdi “peynirli, biberli Fransızca kabarmış, havalanmış” ne demek ola ki? demeyin buradaki sufle kelimesi şu an bizim için kabarmış, havalanmış anlamının yandan yemişi olan.
Ben bu ruh hali içindeyken havalı bir şeye tahammül edemeyebilirim de!! Şu an hissettiğim içli duygular fırından az sonra çıkaracağım evi mis gibi kokutan şeye mi, bana böyle nimetleri pişirebilme imkanı sağlayan elektrikli fırınıma mı, yoksa bu bir aşk üçgeni mi bilemiyorum, fakat bazen bu çapkın fırının bende gözü olduğunu ve bana aşık olmaya başladığını düşünüyorum. Çünkü arada onunla yemekler yapmazsam tıkırtılar çıkarıp ben buradayım demeyi iyi biliyor. “Aşık olduğunu nerden çıkarttın?” derseniz, ben yemek pişirirken mutlu oluyorum, fırının karşısına oturup, camına yapışıyorum, burnuma gelen mis gibi kokularla, gözlerimi gözlerine dikip konuşuyorum hem fırınla hem içindekiyle, diyorum içindekine “hadi piş de yiyeyim seni”, diyorum fırına “güzel pişir ne olur, yüzümü kara çıkartma benim”. O zaman farkediyorum işte benim yüzümü kara çıkartmamak için elinde geleni yapıyor ve mutlu ediyor beni ve ben mutluyken huysuz tıkırtılar bir kenara gık bile demiyor, aşk da zaten karşındakini kırmadan dökmeden mutlu görmeyi istemek değil midir?
Önce ulaşabildiğimiz tarih bilgileri ile başlıyalım suflenin anlatımına. Sufle Fransızca “kabarmış”, “havalanmış” anlamına gelmekteymiş (Özellikle ikinci kez tekrarlıyorum, unutmayın bunları soracağım). Ben şimdiye kadar sufle denince hep çikolatalı sufle ile karşılaşmış olsam da bir Pazar TV seyrederken (nasıl olduysa ben kolay kolay televizyon izlemem, her halde o saatte misafir vardı evde) Arda’nın pişirdiği beyaz peynirli sufleyi gördüğümde bir aydınlanma yaşadım ve biraz malzeme değişikliği biraz ekleme yaparak ben de bundan yapmalıyım dedim. Nette bir iki araştırınca öğrendim ki aslında onca çeşitin altında temel bir pişirme tekniğiymiş sufle ve bu teknikle herkesin bildiği gibi yalnızca çikolatalı da değil sade, peynirli, meyveli, sosisli, sucuklu gibi çeşit çeşit sufleler pişirebilirmişiz.
Öncelikle sufle diyince ne geliyordu aklımıza? (soracağım dedim değil mi?) “kabarmış, havalanmış” tabii ki doğru cevap, keki kabartan ne ise sufleyi de kabartan o olacağı için (tahmini kabartma tozu olanlar yanıldı, hayır o değil) ilk ve temel malzememiz “yumurta” olacak. Basit bir sufle tarifinden bahsetmiyor olsaydık bu tırnak arasındaki kelimeyi söyle bir betimleme cümlesi ile değiştirecektim “yumurtanın kendisinden çok yumurtanın beyazı ”.
Sufle tekniği de şu demekmiş; İçine hava kabarcıkları hapsedilip sertleştirilmiş yumurta beyazına sos, krema veya benzeri şeyler katılarak oluşturulan karışımın özel kaplar içinde fırında pişirilmesi. Yani çırpılarak havalandırılmış ve sertleştirilmiş yumurta beyazı sufleyi kabartırken içine katılan sos veya malzemeler de suflemizi tatlandırıyormuş. Yumurta beyazını hem sertleştirip hem de içine nasıl hava hapsedeceğiz kısmı ise en kolay olanıymış, aynı kek yaparken yaptığımız gibi: çırparak! Kaynak;
Birazdan kullanacağımız malzemelerin arasında bir de bu güne kadar hiç kullanmadığımız muskat var, ondan da bahsedelim mi azıcık?
Muskat; hayır tabii ki gene ilk aklımıza gelen Umman Sultanlığının başkenti olan (Maskat) Muskat değil. Hindistan cevizinin büyüyüp de küçülmüş hali olan, bildiğimiz ceviz boyutundaki aromatik tropik çeşnidir kendisi. Keke, çorbaya, tatlıya konur konmasına da öyle ekmek üstüne sürülen salça gibi de çok bilinmez tarafımızdan. Gerçi biz atalarımızın, saraylarımızın baharatı Hindistan kökenli darülfülfül’ü de bilmiyoruz ya neyse konumuz bu değil.
Temel olarak muskat küçük hindistan cevizi denen çok sert bir baharatın rendelenerek kullanılması ile damak tadımıza hitap etmeye başlamıştır. Hint edebiyatinın rivayetlerine göre yüksek dozlarda halüsinojenik ve toksik etkisi olduğu için kafa yapıcı özelliği vardır. Ağız kokusuna, bas ağrısına ve soğuk algınlığına iyi geldiği söylenmektedir.
50 gr tereyağı
(Eritilmiş ama kızdırılmamış)
4 yumurta
200 ml sut
1 çay kaşığı tuz
Bir tutam Muskat ya da kimyon
1 şişe soda
1 küçük baş kuru soğan
3 adet yeşil biber
100 gr civari ezine peyniri (beyaz peynir de olur)
20 adet baklavalık yufka
Soğan ve biberler ve peynir küp doğranır, tereyağı başka bir kapta eritilir ve soğumaya bırakılır.
Yufkalar topluca rulo yapılıp 2 şer cm genişliğinde kesilir, amaç parçalamak, sabrınız, birilerinde çıkartacak hıncınız varsa didik didik parçalayabilirsiniz de.
Yumurta, süt, tuz, muskat, soğan, parçalanmış peynir ve biber tereyağı olmadan cırpılır, içine 1 şişe soda konur. Foşur foşur köpürecek sodayı koyunca aman dikkat.
Didiklenmiş yufkalar karışıma eklenir ve en üste soğuttuğumuz yağı da koyduysak yapacağımız sadece karıştırmak kaldı demektir. Eğer yağ henüz soğumadan diğer malzemelere eklemeye kalkışacaksanız dua edin de canınız tereyağlı yumurta çekmiş olsun, çünkü kızgın “yağ+yumurta=yağda yumurta” denklemi her halükarda geçerlidir.
Kare küçük bir borcama dökülür karışım (valla ben yağlamadım borcamı yağlasanız da olur herhalde) ve ısınmamış fırında 1 saat, ısınmış fırında 45 dakika pişirilir. Pişerken ortalığı peynirli lahmacun kokusu saracak ki değmeyin gitsin.
Fırındaki kabarıklığı soğuduğunda daha durağan hale dönecek ve çökecektir, bu konuda endişelenmeyin, her durumda tadı mükemmel.