Kılıf denince aklımıza ne geliyor allahsen? İçine koyulan cismi dış etkenlerden koruyan araç. Peki içindekini mi dış etkilerden koruyor yoksa dışarıyı mı içindekinden koruyor? Sanırım kılıfın içindekinin ne olduğuna göre değişiyor bu durum. Keçeden mis gibi bir PC kılıfı yapacağımızı belirterek sizlere birazcık da şu an şu satırları benim sizlere iletmemi sağlayan teknolojinin aracı bilgisayar ve internet hakkında genel kültür bilgilendirmesi yapacağım. Bir an kendimi elinde cetvel, gözünde gözlük, üzerinde döpiyes, kafasında da mürebbiye topuzu olan öğretmen gibi hissettim. Elbet biraz gır-gır yapacağız, biraz da bilgilendirme; fakat hangi seviyede sululaşacağımı henüz öngöremiyorum umuyorum geyiklerin boynuzunu sayarken bulmam kendimi.
Kılıf hakkında yazacak çok bir şeyimiz yok, aslında var da çok cıvıyıp muhabbeti annem okuyunca “çok ayıp kaldır onları oradan”’a kadar getirmemek için hayatımız her saniyesine etkili olan bilgisayar söyle kısaca değinmek istiyorum.
Önce kafamdaki deli soruları dökeyim buraya, sonra tek tek cevaplarını araştırıp bir bir paylaşayım.
1- Bilgisayarı kim icat etti?
Tarihçilerin yazdığı kaynakara bakıyoruım Pascal denen Fransız matematikçi, ki o Paskal üçgenini de babası, 1642’de vergi tahsilatçısı babasının işini kolaylaştırmak için dişli ve tekerleklerden oluşan mekanik hesap makinesini icat ettiğinde sadece 19 yaşındaymış. Ben şimdi dönüp kendime bakıyorum ve “abovv ben o yaşta kafama hangi tokayı taksam acaba diye gezerken elin oğlu nasıl kafadaymış” diyorum. Bu benim kendimle sayaşım siz bu kısıma aldırmayın.
Hah bu Pascal’ın icat ettiği bu mekanik hesap makinesi bilgisayarın ata babası sayılıyor. Daha sonra çeşitli gelişmeler yaşansa da, en belirginleri 2. Dünya savaşı sırasında hızlı bilgisayarlara, şifreleyiciler ve şifre çözücülere duyulan ihtiyaç sebebiyle geliştirilmiş. Kişisel kullanıma sunulması da 1952 imiş ki o zamanlar bu aletler kocaman ev kadarmış. Birde buraya kadar gelmşken Alan Turing’den bahsetmezsek olmaz lütfen peçetelerinizi hazırlayın çok acıklı bir yaşantıya göz atacağız.
2- Kim bu modern bilgisayarların gerçek babası sayılan Alan Turing?
Temel olarak modern bilgisayar kavramının oluşmasını sağlayan “programlanabilir bilgisayar” fikrinin mucidi. Az daha ileri gidip kendisi hakkında bilgisayarların en temel parçasının, yani işlemcisinin fikirsel mucidi de diyebiliriz ama bunu dememiz bizi bilgisayarın bilgi sayma işlemi yapabilme yetisini kazandığı temel parçası “işlemci”nin mucidinin John Von Neumann mı yoksa Alan Turing mi olduğu tartışmasına götürecektir. Bu durum ister istemez bizim aklımıza “tavuk mu yumurtadan, yumurta mı tavuktan çıkar sorusunu getirecektir” ve bu soruya (sadece mavi diye bilgisayar almışken) “budur” diyecek kadar kendimi horoz hissetmiyorum. Tesla ve Edison karşılaştırması kadar net çizgileri olan bir konu değil, bir ara ondan da bahsederim. John Von Neumann’dan da az sonra bahsedeceğim ama şimdilik Turing üzerinden devam ediyorum.
Turing toplumun temellerinden aykırı hayat süren sadece çingeneleri, muhalifleri, eşcinselleri değil aynı zamanda Yahudi ve solcuları da fişleyerek binbir eziyetle toplama kamplarına gönderen Hitler Almanyası’nın ordularını başarısızlığa uğratmak için İngiliz Hükümetine şüphe götürmeyecek boyutlarda yardım ederek bilgisayar çağının kapılarını açmıştır ve onun sayesinde 2. Dünya savaşı öngörülemez bir şekilde sonuçlanmıştır.
Yaşadığı dönemin cahilliğinin bir bedeli olarak da yenilmesi için canla başla çalıştığı düşmanlarının fikrine azıcık aykırı düşmeyen katılıkta kurallara bağlı ayrımcı İngiliz anlayışı ile ölüme sürüklenmiştir. Çünkü Eş cinselliğin kanunen yasak olduğu zamanlarda yaşamış ve bir şekilde eşcinsel olma ile suçlandığında itiraf etmiş ve “ya hapse gönderilme ya da hormon tedavisi alma” seçeneklerinden birisini seçmesi için zorlanmış. O da biliminin peşinden gidebilmek adına Östrojen tedavisini kabul etmiş ama üzerindeki baskılara dayanamayarak, vucuduna enjekte edilen hormon iğnelerinin de iyiden iyiye sağlığını bozması sonucu siyanürlü bir elmayi yiyerek intihar etmiştir. Aslında hiçbir kaynakta elmanın siyanürlü olup olmadığına dair bir belge yokmuş. Ölü bulunduğu odada ısırılmış bir elma olduğu için ve otopside siyanüre rastlandığı için siyanürlü elma ile intihar ettiği kabul edilmiştir. Hatta Apple amblemindeki ısırılmış elmanın bu siyanürlü elmayı temsil ettiği de söylenmekte. Hakkında pek kimsenin bilmediği bir detay daha vereyim belki bu acıklı hikayeyi biraz olsun içimizde sakinletir, Turing aslında başarılı bir koşucuymuş, hem de uzun mesafe. Hatta İkinci Dünya Savaşında Enigma projesi sırasında çalıştığı yerden Londra’ya koşarak gittiğini belirtilmekte kaynaklar ki, bu mesafe yaklaşık 75-80 km’imiş. En iyi derecesi olan 2 saat 46 dakika 3 saniye, bu günün değerleri ile karşılaştırıldığında bir anlam ifade etmese de 1948 Londra Olimpiyatlarındaki derecelerden sadece 10-11 saniye geride. Adaletsizlere dayanamayan biriyseniz yukarıda yazılanlar sizleri biraz üzecektir, yazarken ben bile fena oluyorum, batsın bu dünya diyorum, buyrun hep beraber söyleyelim…
3- John Von Neumann kimdir?
Tabii ki bu da bir matematikçi. Stratejik oyunlar kuraminin yaratıcısı, insan davranışlarının oyunlar yoluyla açıklanabileceği fikrini ilk düşünen matematikçilerden biri hemde Macaristanlı. Bu sistematik oyunlar kuramı ile de işte temel donanıma müdahale edilmeden programlanabilir bilgisayar fikrinin sahibi, kimine göre de modern bilgisayarın diğer babası. Çok zeki bir bilim insanı olmasının ötesinde sansasyonel bir yaşantısı olmadığı için daha az bilinen matematikçidir kendisi. 5 farklı dili en ufak ayrıntısına kadar biliyor olması sanırım bu bahsi geçen zekayı da doğrular. Çok uzatman burayı da geçtim.
4- Kim vermiş bu bilgisayar adını bu alete?
Aydın KÖKSAL. Kendi tanımı ile de Türkiyenin ilk bilgisayar mühendisi. Fransa’dan Elektronik Yüksek Mühendislik diploması almış ve bilgisayar gibi 2500’e yakın sözcüğün isim babasıymış. 1969’da Hacettepe Üniversitesi’ne alınacak ‘makine’ için ihale şartnamesine bir isim yazdırması gerekmiş ve ilk olarak “bilgisayar” kelimesini orada kullanmış.
5- Peki bu bilgisayar ne işe yarar?
Vallahi tek başına hiçbir işe yaramaz, onu kullanabilecek biyolojik bir yapının dokunuşları ile, müzik çalar da olur, film makinesi de, fotoğraf çerçevesi de, ileri düzey hesaplamalar yapan bir makine de, oyun konsolu da. Daha tonlarca arttırabilirim sanırım bu ne işe yarar sorusunun cevabını ama kısaca tanımlamak gerekirse bizim akıllı olduğumuz kadar akıllı, bizim olabildiğimiz kadar becerikli, bizim kullanabildiğimiz kadar yeteneği olan elektronik bir aletdir ve bence en önemli özelliği ile biz zavallı insanlara bilgiye ulaşım imkanı sağlaması ile dünyaya bağlar. Tabii ki world wide web’i de yok saymıyorum ama ona şimdilik interneti toplum için anlamlı kılan şey diyelim dahası başka yazıların konusu olsun çok uzuyor mevzu. Bu bilgisayara world wide web’de dahil etmişken; dünyada bilişim gibi bir devin doğması, bu sektörde çalışan milyonlarca adem oğlunun para kazanmasına, gerçek dünyada yapamayacağımız kadar çok insanı tanıyıp, arkadaş olup, dost edinip, sevgili bulmasına, çeşitli konulara çeşitli yorumları yapıp, belkide trollükler ile ego tatmine, kimileri için çalınmış hayatları yaşamayı, kimileri için ise renkli hayatına renk kattığı, günü yaşamayı kolaylaştıran, rahat ve kaliteli bir hayat sürdürebilmemiz için gerekli durumları çabuk aşabilmemizi sağlayan, koca denizde gemiler battığında peşinde oluşturduğu girdaplar gibi içine çekildiğinizde çıkması git gide zorlaşan belkide imkansız olanan bir aletcik işte daha ne olsun sadece nefes almıyor, alıyorsa da soluduğu hava değil.
6- Dünya bununla çeşitli şekilde evrim geçirirken peşinden neler denmiş peki?
1943 yılında “sanırım dünya pazarı için 5 bilgisayar yeterli olacak.” Denmiş.
1977 yılında “bir insanin evine bilgisayar alması icin hiç bir neden yok.” Denmiş.
1981 yılında bilgisayar kullanıcılarının sahip olacağı depolama boyutu için “640 kilobayt bir kişi icin yeter.” Denmiş.
Yeter mi bu kadar genel kültür?
Bu yaşıma kadar 18 yaşımdan itibaren geçirdiğim 15 sene içinde 2 masa üstü, 2 de diz üstü bilgisayar eskittim. Eskittim derken devreleri yanıp ekranından görüntü gelmeyinceye kadar kullandım. Son Netbook’um artık ölüyorum bırak beni huzurla öleyim diye bağırırken ben onun kanının son damlasına kadar Hitler vari bir şekilde yaralamaya çalışırken mouse’um bozuldu ve şans eseri bir teknoloji mağzasına wireless’li mouse almaya girdim. O zaman kadar 3000-5000 Tl lik bilgisayarlara bakıp araştırıp en kapsamlısını alayım diye günlerce fiyat performans karşılaştırması yaptığım olmuştu. Neyse mağazada mouse’lara doğru ilerlerken rafın üzerinden deniz mavisi bir notebook gördüm ve satış temsilcisini yakalayıp fiyatını sordum. 800TL civarı bir fiyat olduğunu duyunca “paketle” dedim ve alıp eve geldim.
Evet sadece mavi diye. Ve evet mouse’dan vaz geçmedim onu da mavi aldım.
Yukarda satırlar boyu yazdım şöyle böyle diye ama işte benim telnoloji algım ve seçimim hep böyle oluyor ya sanırım ne çok bilirsem o kadar kızsal iç güdülerimle hareket ediyorum.
Eve gelince fark ettimki aldığım notebook dokunmatik ekran, içinden 1 senelik kullanım hakkı ile bedava office programı var, tablet gibi kullanılabilecek şekilde ekranı dönebiliyor sadece 20 Gb’lık hafızası var ve zaten bunun 15 GB’sini sistem kullanıyor. İnternete Amerikayı koysalar torrentten idiririm tezim bu parçada işte sekteye uğradı ama taşınabilir harddiskler imdadıma yetişti.
Öff hala bir yere bağlamadan anlatıyorum değil mi?
Neyse bu cici boncuğumu yanımda taşımak istediğimde çanta almayı akıl etmediğim için, koca kol çantama öylece atıvermek istemedim, biraz korumalı olsun diye kılıflayım istedim. O sabahın gecesinde erken yatmış ve sabah 5:30 da hortlamışken o anda elimde ne vardı? Tabii ki keçeler ve hayal gücüm. ilham perisi beni dürtmüş olmalı ki saat 06:00 civarı keçeyi ikiye atladım, yanlarına dikiş çektim. Bir kaç gün önce burada anlattığım cep telefonu kılıfı için kesip yapıştırdığım minnonlarımı da üzerine süs yapayım istedim ve tataaa işte böyle değişik bilgisayar kılıfı oldu. Çanta gibi olan, cep telefonu niyetine yaptığım ama cep telefonuna büyük tablete küçük gelen keseciği de mouse için kılıfın üstüne cep yapmış oldum.
Malzemeler;
Keçe,
Makas,
Silikon yapıştırıcı;
Kes yapıştır seninde olsun, yaratıcılık bedava, hemde sabahın 06:00’sında bende bolca, paylaşabilirim.
Merhaba notebook’u hangi mağazadan aldınız acaba? Bi de marka ve modeli nedir?
Notebook’u Bimeks’den aldım, markası HP fakat modeline bakmayacak kadar maviydi, mavisine vuruldum 🙂
Teşekkür ederim.